”Benim çocukken, hiç kendime ait bir odam olmadı” şeklinde dramatik bir giriş yapmak istiyorum bu konuya 🙂 Yıllarca odasını abisi ile paylaşmak zorunda kalmış, hem kendinin, hem abisinin yatağını toplamayı görev bilmiş bir kız çocuğuydum ben 🙂 Sadece yatağı mı, sağda solda pijaması, çorabı, ıvırı, zıvırı, daha neler neler.. Elime geçen ne varsa mütemadiyen abimindi. Dolabını düzenler, ertesi günkü halini gördüğümde bir daha , elimi dahi sürmeyeceğime tövbe eder, sonra ertesi gün dağınık haline kızar, yine düzenlerdim. Ay çok safmışım. Erkek çocuk, anlar mı! Yine onca emeğime aldırmaz birini alırken hoop hepsini devirirdi. Ne diyordum konu nereye geldi. İşte o bizim ortak odamızın iki yatağı ve bir dolabı vardı. Odanın dekorasyonunu bırakıyorum bir tarafa, hali hazırda çalışılacak bir masa bulduysam ne mutlu bana. Çalışma masamı o zamanlar üniversite sınavına hazırlanırken babaannem aldı. Ve dünyadaki en güzel masasıydı, çünkü çok havalı bir bilgisayar masasıydı, hani kablo çıkış yeri de olan, fakat bilgisayarı olmayan 🙂 O kablo çıkış yerini de hep açık bırakırdım 🙂 Hoş masa olsa ne olurdu, yerde boylu boyunca defterin üzerine doğru uzanıp ödev yapmak varken! En büyük zevklerimden biriydi bu, hala da yerde bir şeyler yapmak hoşuma gider. Yemek yemek en başta geleni! 🙂
Konuyu niçin buraya getirdim, anlatayım. Geçtiğimiz gün yine İpeğin odasıyla oynuyorum, hani neredeyse bir saat olmuş, ben ortalığı toplama bahanesiyle bir baktım onu oraya koysam, şu komodin baş ucunda dursa derken odayı sanki kendime göre dekore ediyorum. Sonra bir an düşündüm, sanırım onun odasıyla ben kendi çocukluk heveslerimi de yaşıyorum. Oyuncaklarını seviyorum, hatta ondan önce kendime almış gibi hissettiğim bile oluyor. Kendi odamla bile bu kadar uğraşmıyorum. Öyle mutluyum ki onun odasındayken. Şimdi bu resimlere bakınca, o günler bir anda düştü aklıma. Şimdiki odalar, şimdiki yatak örtüleri, çerçeveler, duvar kağıtları, kırkentler. Rüya gibi.
Psikologlar haklı, bence insanın şimdiki hislerinin derinliğini anlamak için, çocukluğuna inmeli…
Odaların her biri ne kadar güzel, aydınlık ve pastel renklerde. Her birimiz çocuklarda kendi hayallerimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz farkında olmadan 🙂 Olsun böylesi de güzel.
Kesinlikle öyle 😉 hepbirlikte mutlu oluyoruz 🙂
kesinlikle haklısın zeynom, şu anki kişiliğimiz de zaten çocukluğumuzun resmedilmiş hali bence:) Biz de iki kız kardeş üniversiteyi kazanıp da şehir değiştirene kadar hep aynı odada kaldık, hatta bi süre erkek kardeşimiz de minnakken bizimle kalmıştı korktuğu için:P dolaplarımızı özellikle karıştırırdık kızkardeşimle, özellikle bir diğerimizin kıyafeti kıymetli olurdu çünkü:) her şeyin tadı ayrı güzeldi o zamanlar diimi yaaa, çok özlediğim, sade, naif ve bol eğlenceli zamanlar…
Şu an Ela’nın odası her ne kadar çok cici hazırlamış olsam da çok küçük bir oda, o yüzden de onunla hiç odasında vakit geçiremiyoruz. biraz da üzülüyorum aslında bu duruma:( bizim evde salon komple oyun odası, hanımefendiye tahsis edilmiş gibi. Arada oturma grubu tv falan var ama genele bakınca onun odası ehhehe:))
bigün evim olursa, en büyük oda Ela’nın odası olsun istiyorum sırf bu sebeple ^.^ paylaştığın odaların da her biri ayrı güzel, içinde bir ömür yaşanılası <3
Asişim ne güzel çocukluklardı dimi onlar be, kaygısız tasasız şimdi resmen endişe yumağıyız aman ne olacak korkusu yüreğimizde.. Tek sıkıntı dışarıda düşmek, kabuk bağlamasıydı yaranın.. AHh yine nerelere getirdim konuyu. Of çok fena şu vaziyetler.
Dilerim ki çocuklarımız en iyi şartlarda büyüsün huzurla mutlulukla..
ah ah yaralarımı deştin 🙂
ben 10 yaşına kadar salondaki koltukta yattım 🙂 neden sonra büyük eve taşınınca ablamla paylaştığım bir odamız oldu ama mobilyalar 90’ların klasik kahverengi mobilyalarındandı. Hadi onu geçtim yine lüks duruyordu mobilyalar yeni oldukları için. Asıl odayı süslemeye çalışırdım ip gerip balon asmaya çalışırdım ablam (aramıza 7 yaş var) akşam gelir hepsini tek tek sökerdi 🙁
Şimdi kızımın odasını tıpkı senin yaptığın gibi arada bir kolaçan edip şuraya ne alsam, buraya ne koysam, duvara ne assam modundayım :))