ipek ilk vesikalık

Gönderelim mi, iki yaş kreş için erken mi, biraz daha bekleyelim mi, okulunu sever mi, gitmek ister mi derken bir baktık ki okullu hayatın ilk adımlarını attık. İlk günlerdeki ağlamalı, anneyi bir türlü bırakmamalı konulara çok değinmek istemiyorum. Sadece bunun bir süreç olduğunu, biraz sabır istediğini, bu günleri atlatmak için sürekli kendime geçecek diyerek telkinde bulunduğumu söylesem yeterli olur mu?

İlk gün yarım gün gitti. Orada oynadı, yedi içti ama uyumadı, haliyle o da ben de pek bir şey anlamadık.

Ertesi gün biraz daha uzun kaldı.

Üçüncü gün artık tam zamanlı okulda kalacak, uykuyu da orada uyuyacaktı. İpek için en zoru, beni en çok endişelendiren kısmı da buydu.. Yemesi, oynaması, susaması, tuvaleti bir şekilde hallolabilirdi, ama uyku!

Evde türlü kandırmacalar, şarkılar, şiirler, masallarla en az bir buçuk saatte uykuya geçebilen bir çocuk hiç bilmediği, tanımadığı bir ortamda, hiç yatmadığı bir yatakta nasıl yatacaktı. Tam da uyku saati öğretmenini ne yaptıklarını sormak için aradığımda, İpek ”anneeee” diye ağlamaz mı! Nasıl yapalım, nasıl uyumayı sever, ayakta mı sallasam konuşmaları ve sonra kapattık. Telefonu kapadım ama oturamıyorum. Ayakta duramıyorum. Olmuyor, birşeyler yapmam gerek. Gidip uyutsam mı. Ama ben böyle yaparsam nasıl alışacak. Beni mi istiyor da ağlıyor, kıyamam ne istiyor da söyleyemiyor. Düşünceleri içindeyken ”diiinnnn” bir mesaj. Arka arkaya kızımın uykudaki fotoğrafları. Nasıl rahatladığımı anlatamam.

Sonraki günler, her eve geldiğinde şaşkınlıkla onu izledim. Artık masada bizimle yemek yiyen, benim ağzına bir şeyler uzatmamı reddeden bir çocuk! Bir bakıyorum montunu illa ki o çıkaracak, ayakkabısının cırt cırtını o yapıştıracak.. Derken birçok yeni huy, güzel huy 🙂

Kreşle birlikte İpek de ben de çok şey öğrendik. O mesela, kendi kendine yemek yemeyi, ağlamadan uykuya dalmayı, cümle kurmayı, çatal kaşık kullanmayı, nedenini niçinini sormayı, arkadaş olmayı, paylaşmayı (!), oyuncaklarını toplamayı, ayakkabısını çıkarmayı ve yerine kaldırmayı.. ve daha yapamadığı bir çok şeyi kreşle birlikte, şu 4 aylık sürede öğrendi.

Amaa geliyorumm şimdi işin dertli tasalı tarafına!

Evet birçok beceri edindi, daha büyümeden sanki şu dört ay içinde büyüyüverdi. Ama bu sürede, sinüzitinden bronşiolitine, nezleden gribe, burun akıntısından kulak iltihabına, geçirmediği hastalık kalmadı diyebilirim. ”Olsuun bağışıklık sistemi güçleniyor” diyebilirsiniz, ama sözde kolay yaşantıda ağır sınavlar bunlar. Hasta olduğunda kreş de haliyle diğer çocuklara geçebilir endişesi ile evde bakılmasını uygun görüyor. Sadece kreş mi, ben de bunu uygun görüyorum, ama o anne bir yandan da çalışan anne ne yapsın, bilemiyor.. Evde bakılan çocuklar, kreşe gidenlerle kıyaslandığında mikroplarla daha erken tanışmış, dolayısıyla hastalıklara yakalanma sıklığı da artmış oluyor.

Biraz daha anlatırsam, niçin şuan kızımla evde değilim diye yakınıp, çalışan anne olmanın zorluklarına konuyu saptıracağımdan, bence burada kesmem yerinde olur 🙂 O da başka bir günün konusu olsun 🙂

3 thoughts on “İpeğin kreş günlüğü

  1. ne zaman doğdu ne zaman yürüdü ne zaman okullu oldu şoklardayım 🙂
    Allahım benim de kızım olur inşallah böyle tontiş yanak , abla der senin kızına <3 🙂 öptüm ikinizi de..

  2. Zaman ne kadar hızlı geçiyor, çocuklarımız ne kadar çabuk büyüyorlar… Kreşinizi başladığınız için hayırlı olsun dilerim, İpekçiğiye de çok sevgilerimi gönderiyorum!

  3. İki senedir kendim ilgileniyorum Duru ile ve çok acil bir kreşe gitmesini istiyorum. Bir defa evde ben yeterli gelmiyorum artık kendisine, akranları ile oynaması gerek. Uyku ve yemek yeme düzeni ne kadar istesek dahi düzenli olmuyor, nazımız da geçmiyor.
    Kreşin kuralları var, bu açıdan İpek’e faydası olmasına çok sevindim ve daha özendim kreşe göndermek için.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*
*
Website